(Ağır spoiler içerir.)
Final bölümünün yayınlanmasının üstünden 1 yılı aşkın süre geçmiş
olmasına rağmen geç başlamamdan dolayı 1-2 gün önce yaptığım finalin
ardından böyle bir blog yazısı yazmakla yükümlü hissettim kendimi :D
Abim bu diziden bahsettiğinde sırf ilk bölümü iki saate yakın diye
başlamakta dahi tereddüt ettiğimi söylemeliyim. Ama büyük finali
yaptıktan sonra hem böyle muhteşem bir dizinin varlığından geç haberim
olduğu için hem de başlamakta tereddüt ettiğim için resmen pişmanlık
duyuyorum.
Keyifle, heyecanla yeri geldiğinde
kızıp söverek bazen de duygulanarak izlediğim bir dizi daha tarihin
sayfalarında ki yerini aldı. Başkası ne düşünür bilmem ama Fringe gibi
insanı içine çeken, karakterlerle arasında sıkı bağlar kurduran
dizilerin sonunu ölümüne merak edersin ama aynı zamanda o sonun uzun bir
müddet gelmemesini de arzularsın. İşte bu ikilem insanı için için yiyor
adeta :D Bu bahsettiğim durum Fringe izlediğim süre zarfında peşimi hiç
bırakmadı. İlk bölümünden itibaren büyük finale kadar sıkıldığım ''off
bu bölüm olmamış'' dediğim tek bir an olmadı. Her bölüm fizik kuralları
alt üst oldu ''yok artık bu da mümkün mü?'' derecesinde olaylar yaşandı
ve bölümler ilerledikçe bende kendimi Fringe ekibinin içinde buldum
adeta.
Zaten o vakitten sonra da hangi ara büyük finale geldim hiç
hatırlamıyorum. Böylesine hayranlık duyduğum bir dizinin tüm bölümleri
elimin altındayken sırf hemen bitmesin diye günde sadece 1 bölüm
izleyerek süreyi oldukça uzun tutmaya çalıştım ve bunda da başarılı
oldum gibi.. 4.5 ayın sonunda büyük finalle noktayı koydum.
Tüm bu ilginç olaylar silsilesi içinde oradan oraya savrulurken tüm
oyuncu kadrosu çok iyiydi ama özellikle Walter Bishop'a, Peter Bishop'a,
Olivia Dunham'a ve Astrid Farnsworth'a hayran olmamak elde mi?
Walter Bishop. İnanılması güç zekası (günümüz Einstein'i), tutkusu,
küçük bir çocuk gibi problemleri ve çılgınlığıyla benim için unutulmaz
karakterlerden birisi oldu. Yeri geldi zeka gücünden korktuk, kimi zaman
pişmanlıklarının sızını hissettik, kimi zamanda en olmadık yerde
sarfettiği cümlelerde, yaptığı hareketlerle onun yerine biz utandık. :D
Ama tüm bunları bir kenara bırakırsak şu yaşıma dek izlediğim en iyi
baba figürüydü Walter Bishop. Onun oğlu Peter Bishop için yaptıkları
karşısında ağzımız açık kaldı. Ona karşı duyduğu sevgi ise içimizi
sıcacık yapmaya yetti adeta. ''Bizim yerli ''Süper Baba'' dizisinde ki
babadan bile daha süperdi.''
Peter Bishop -
Olivia Dunham. Ne Leyla ile Mecnun ne de Ferhat ile Şirin. Ben
böylesine büyük bir aşk görmedim. Onları ayırmaya sadece bu dünya
ugraşmadı. İşin içine alternatif evren girdi, gelecek girdi,
Observer'lar girdi ama yine de onları ayırmaya yetmedi. Birisi zamandan
silindi diğeri alternatif evrende başka biri olduğuna inandırılmaya
çalışıldı ama birbirlerinden kopmadılar. Onlar bir yandan dünyayı
kurtarma telaşındaydılar bir yandan da aşklarını koruma. Kızları Etta'ya
olan sevgilerini de unutmamak gerek. Tüm başlarından geçenlere bakacak
olursak efsane aşklar listesinde direk zirveye otururlar.
Astrid Farnsworth. Astrid olmasa Walter'in hali nice olurdu be. :D Kim
Walter sinirlendiğinde onu yatıştırmanın bir yolunu hemen bulurdu. Kim
Walter'in en olmadik zamanlarda en olmadık şeyleri istediğinde onu bir
şekilde idare ederdi. Fringe ekibinin başı sıkıştığında onları
rahatlatacak yolu kim bulurdu Astrid olmasa..
Kendimi bıraksam tüm karakterler hakkında daha çok yazarım ama yazı çok uzayacak daha da yazacaklarım bitmedi zaten :D
Final bölümüne geldiğimizde ise artık veda zamanı gelmiş oluyordu ve
final bölümü olmasının üzüntüsü yetmezmiş gibi bir de duygu yüklü bir
finalle veda edince insan x2 üzüntü duyuyordu. 5 yıl boyunca izlenen her
bir davaya, her bir karaktere itafen düzenlenmis sahneler izleterek
mutlu sonla biten bir veda… Gerçekten de öyle olmustu. Hiçbir işe
yaramadığını düşündüğümüz ve dizide belli bir kaideyi bozmadığına
inandığımız sayısız Fringe davasına geri dönüşler olmuş ve onların
kullanıldığı sahneler yaratılmıştı son sezonda. Özellikle hiç
unutamayacağım ve her bir karesinin beni duygulandırdığı bir sahne vardi
ki… Evet, Peter ve Olivia’nin Broyles’un tutuldugu binaya uyguladıkları
biyolojik saldırı anlarıydı bunlar. Kelebeklerin, alien-vari
yaratıkların, duvarda görünen kanlı 6 (!) parmaklı bir elin izi, duyu
organları kaybolan gözcüler… Daha aklıma gelmeyen bir sürü ayrıntı
gizlenmiş ve eski dosyalara olan göndermeler yapılmıştı. Zaman makinesi
çalıştırıldıktan sonra ortaya çıkan Windmark’ın, Olivia’nin intikam
duygusuyla birleşen güçleri karşısında ezilerek ölmesi ise içimin
yağlarının erimesine sebep olan bir sahneydi. Giderayak alternatif
evrene göz atmakta tatmin edici bir ayrıntı oldu.
Walter'in Peter'a bıraktığı kaset ise vedanın tab noktasıydı. ''Yok abi
ben bir dizi karşısında duygulanacak adam değilim.'' diyen adamların
dahi gözlerini yaşartacak bir sahneydi. Bir babanın fedakarlığı, oğlunu
bir daha göremeyecek olması, oglunun onu hatırlamayacak olması ve tüm
bunların sonunda o kucaklaşma tarifi imkansız be abi..
Walter'in ''because it's cool'' cümlesi ve 5 sezonun ardından Astrid'in
adını doğru söylemesi final bölümünün tebessüm ettiren sahneleriydi.
Finalde inek Gen'in unutulmaması ve Walter'in gözleri yaşararak onu
anması çok hoş bir andı. Ayrıca finalde ki zarfın üzerinde yazan ''Thank
you for your support!'' yazısı da Fringe ekibinin izleyicilerine
teşekkürü olarak hoş bir jest oldu.
Walter ve
Michael'in 2167 yılına yolculuk etmesinin ve zamanın sıfırlanmasının
ardından Peter, Olivia ve Etta'yı bir parkta gördük. Bu mutlu bir sondu
ve bizde açıkçası bu tabloyu uzun bir süredir dört gözle bekliyorduk.
Ancak Walter'ın olmayışı ve zamanın sıfırlanması dolayısıyla
hatırlanmayış yüreğimizi bayağı bir burktu. Ama yine de bu harika dizi
dolu dolu ve son derece duygusal bir finalle bize veda etti.
Söylemeden de geçemem 4. sezonun sonunda dizinin getirildiği nokta ve
September'in Walter'a söyledigi ''They are coming'' cümlesi bir 4-5
sezonluk dizi daha olurdu. Keşke olsaydı da bu muhteşem oyuncu kadrosunu
bi 5 yıl daha izleme şansımız olsaydı. Şunu da açıkça söylemeliyim
Supernatural'in bile 9 sezon oynayıp 10. sezonunda onayını aldığı bir
dönemde Fringe gibi bir dizinin sadece 5 sezonda (100 bölüm) bitirilmesi
acımasızlıktır ey HBO!
Ayrıca Fringe sayesinde
Anna Torv (Olivia Dunham), Joshua Jackson (Peter Bishop), John Noble
(Walter Bishop), Jasika Nichole (Astrid Farnsworth) ve daha nice oyuncu
tanıdım ve hepsi birbirinden iyiydiler. Ama bunların içinde özellikle
Anna Torv'a bir parantez açmak isterim. Siz ne dersiniz bilmem ama bence
dünyanın en güzel kadınlarından birisidir kendileri. Hatta bir Jessica
Clarke bir de Anna Torv :D Oyunculuk konusunda ise 3. sezon 19. bölümde
Olivia Dunham karakteriyle bize William Bell'i yaşattığında benden
nacizane 10 üzerinden 10u almıştı çoktan. Artık Fringe fanı olmamın
yanında Anna Torv hayranıyım da diyebilirim. :D
Dizinin finalinin ardından artık bu yazının da final zamanı geldi. Ama
bu yazıda Fringe hakkında konuşmak istediklerimin ancak %10'unu
anlatabilmişimdir. Belki Fringe hakkında bir daha yazı yazmam böylesine
uzun ama çevremdeyseniz daha Fringe hakkında benden duyacağınız çok şey
var demektir. :D Fringe'in yaratıcıları J.J. Abrams, Alex Kurtzman,
Roberto Orci'nin adını buraya yazmazsam kendimce ayıp etmiş olurdum.
Yeni yapımlarını dört gözle bekliyorum.
Son söze
gelince de Fringe, adını Amerikan dizi tarihine altın harflerle
kazımıştır ve Fringe, her zaman anısı olan, hafif bir hüzün ve bolca
hazla hatırlanacak bir dizi olarak hep taze kalacak. ''Ölmeden önce
mutlaka Fringe izleyin!''
Blair Brown (Nina Sharp): ”Bu son, hadi bunu doğru yapalım!”
John Noble (Walter Bishop): ”Büyük”
Anna Torv (Olivia Dunham): ”Roller coaster’a binmek gibi”
Joshua Jackson (Peter Bishop): “Büyük bir patlama ile veda ediyoruz.”
Jasika Nicole (Astrid Farnsworth): ”Güzel, dokunalı, tatmin edici ve kalp kırıcı”
Lance Reddick (Phillip Broyles): ”Epik bir diziye epik bir final”
''ÇARE OLİVİA DUNHAM, PETER BİSHOP, WALTER BİSHOP!''